Çölyak daha önce pek adını duymadığımız şimdilerde ise adını sıklıkla
duyduğumuz ama ne olduğunu tam olarak bilmediğimiz besin kaynaklı bir
ince bağırsak alerjisidir diyebiliriz.
Genetik ve çevresel faktörlerle hastalık sürekli yayılmakta ve hasta birey sayısı giderek artmaktadır. Günümüzde hastalığın doktorlar tarafından daha iyi tanınmasıyla hasta birey teşhislerinide koymak geçmişe oranla daha iyi diyebiliriz.
Çölyak bağışıklık sistemine bağlı sindirim sistemini ilgilendiren bir hastalık olup,
Hasta kişilerde gluten denen bir proteini içeren besinlerin alınmasından sonra kendini gösteren bir emilim bozukluğu (malabsorpsiyon) hastalığıdır diyebiliriz.
Hastalığa buğday, arpa, yulaf, çavdar gibi tahılların içerisinde bulunan gluten isimli bir proteinin ince bağırsakta parçalanamaması neden olmaktadır. Hamurun kabarmasını sağlayan, gıdaların raf ömrünü uzatan, elde edilen mamülün kalitesine önemli etkisi olan bir tür proteindir. Bu nedenle glutensiz unlarla yapılan ürünler çabuk bayatlamakta, şekil verirken zorlanılmakta ve kabarması gereken bir çok unlu mamülde istenen kabarma sağlanmamaktadır. Çölyak hastalarına büyük sıkıntı yaşatan bu durum Ekmeğe dayalı beslenme şekline sahip toplumumuzda çölyak hastalarının yaşam standartlarını büyük ölçüde düşürmektedir.
Çölyaklılar glutenli besinler aldıkları zaman, ince bağırsaktaki bağışıklık sistemi uyarılır ve bağırsağın iç yüzeyi iltahaplanır. Sağlıklı bağırsak hücrelerinin yüzeylerinde bulunan ve besin maddelerinin emilimi sağlayan minik ince uzantılar (vilüs) iltahaba bağlı olarak azalır veya kaybolur (silinir). Bunun sonucunda iltihaplı bağırsak yüzeyi, bazı besin maddelerini emip kana karıştıramaz. Bu da başta vitaminler ve mineraller olmak üzere vücudun gereksinim duyduğu çeşitli maddelerin eksikliğine yol açarak başka hastalıklara ve gelişme geriliklerine ortam hazırlar.
Çölyak hastalarının kanlarında gluten’e karşı ve bu iltihap süreciyle bağlantılı olarak bağırsağın bazı ögelerine karşı oluşmuş belli antikorların (Anti-Gliadin, Anti-Endomisyum, Anti-Transglutaminaz) normalden yüksek miktarlarda bulunması da bunu ortaya çıkarmaktadır.
Antikorlar vücudun kendisi için yabancı kabul ettiği yapılara karşı ve onları ortadan kaldırmak için ürettiği özel savunma proteinleridir (İmmünglobulinler) . Hedef vücudun, kendi ögeleri olduğu durumlarda meydana gelen immünglobulinlere oto-antikorlar adı verilir. Çölyak hastalarının barsaklarındaki iltihabı meydana getirenler de yukarıda adı verilen antikorlardır. Böylece büyüme, gelişme geriliği ve körü emilim sendromu ortaya çıkar.
Çölyak hastalığının oluşumunda dikkat çekici faktörlerden biriside kişinin anne sütüyle ne kadar zaman beslendiğidir. Uzun süre anne sütüyle beslenen kişilerde çölyak hastalığını belirtileri daha geç ortaya çıkmaktadır. Diğer bir faktör ise gluten içeren yiyeceklerin yenilmeye hangi yaşta başlandığı ve ne kadar gluten yenildiğidir.
Hastalık ile ilgili özgün bir genetik anormallik henüz belirlenmemiştir. Genetik olarak belirlenmiş kişilerde ise hayatın herhangi bir döneminde ortaya çıkabileceği gibi, gizli de kalabilir. Kalıtsal yönü olduğu düşünülen hastalık her yaşta ortaya çıkabilir. Hastalığı neyin tetiklediği bilinmemekle birlikte, çölyağın ortaya çıkması için:
- Kalıtımsal olarak geni taşımak,
- Gluten tüketmiş olmak,
- Genin tetiklenmesi gerekmektedir.
Genin Tetikleyicileri; stres, tıbbi sarsıntı (ameliyat, hamilelik, cerrahi müdehale), aşırı unlu gıda tüketimi, kalitesiz unlu gıdalar tüketimi ve viral enfeksiyonlardır.
Genetik ve çevresel faktörlerle hastalık sürekli yayılmakta ve hasta birey sayısı giderek artmaktadır. Günümüzde hastalığın doktorlar tarafından daha iyi tanınmasıyla hasta birey teşhislerinide koymak geçmişe oranla daha iyi diyebiliriz.
Çölyak bağışıklık sistemine bağlı sindirim sistemini ilgilendiren bir hastalık olup,
Hasta kişilerde gluten denen bir proteini içeren besinlerin alınmasından sonra kendini gösteren bir emilim bozukluğu (malabsorpsiyon) hastalığıdır diyebiliriz.
Hastalığa buğday, arpa, yulaf, çavdar gibi tahılların içerisinde bulunan gluten isimli bir proteinin ince bağırsakta parçalanamaması neden olmaktadır. Hamurun kabarmasını sağlayan, gıdaların raf ömrünü uzatan, elde edilen mamülün kalitesine önemli etkisi olan bir tür proteindir. Bu nedenle glutensiz unlarla yapılan ürünler çabuk bayatlamakta, şekil verirken zorlanılmakta ve kabarması gereken bir çok unlu mamülde istenen kabarma sağlanmamaktadır. Çölyak hastalarına büyük sıkıntı yaşatan bu durum Ekmeğe dayalı beslenme şekline sahip toplumumuzda çölyak hastalarının yaşam standartlarını büyük ölçüde düşürmektedir.
Çölyaklılar glutenli besinler aldıkları zaman, ince bağırsaktaki bağışıklık sistemi uyarılır ve bağırsağın iç yüzeyi iltahaplanır. Sağlıklı bağırsak hücrelerinin yüzeylerinde bulunan ve besin maddelerinin emilimi sağlayan minik ince uzantılar (vilüs) iltahaba bağlı olarak azalır veya kaybolur (silinir). Bunun sonucunda iltihaplı bağırsak yüzeyi, bazı besin maddelerini emip kana karıştıramaz. Bu da başta vitaminler ve mineraller olmak üzere vücudun gereksinim duyduğu çeşitli maddelerin eksikliğine yol açarak başka hastalıklara ve gelişme geriliklerine ortam hazırlar.
Çölyak hastalarının kanlarında gluten’e karşı ve bu iltihap süreciyle bağlantılı olarak bağırsağın bazı ögelerine karşı oluşmuş belli antikorların (Anti-Gliadin, Anti-Endomisyum, Anti-Transglutaminaz) normalden yüksek miktarlarda bulunması da bunu ortaya çıkarmaktadır.
Antikorlar vücudun kendisi için yabancı kabul ettiği yapılara karşı ve onları ortadan kaldırmak için ürettiği özel savunma proteinleridir (İmmünglobulinler) . Hedef vücudun, kendi ögeleri olduğu durumlarda meydana gelen immünglobulinlere oto-antikorlar adı verilir. Çölyak hastalarının barsaklarındaki iltihabı meydana getirenler de yukarıda adı verilen antikorlardır. Böylece büyüme, gelişme geriliği ve körü emilim sendromu ortaya çıkar.
Çölyak hastalığının oluşumunda dikkat çekici faktörlerden biriside kişinin anne sütüyle ne kadar zaman beslendiğidir. Uzun süre anne sütüyle beslenen kişilerde çölyak hastalığını belirtileri daha geç ortaya çıkmaktadır. Diğer bir faktör ise gluten içeren yiyeceklerin yenilmeye hangi yaşta başlandığı ve ne kadar gluten yenildiğidir.
Hastalık ile ilgili özgün bir genetik anormallik henüz belirlenmemiştir. Genetik olarak belirlenmiş kişilerde ise hayatın herhangi bir döneminde ortaya çıkabileceği gibi, gizli de kalabilir. Kalıtsal yönü olduğu düşünülen hastalık her yaşta ortaya çıkabilir. Hastalığı neyin tetiklediği bilinmemekle birlikte, çölyağın ortaya çıkması için:
- Kalıtımsal olarak geni taşımak,
- Gluten tüketmiş olmak,
- Genin tetiklenmesi gerekmektedir.
Genin Tetikleyicileri; stres, tıbbi sarsıntı (ameliyat, hamilelik, cerrahi müdehale), aşırı unlu gıda tüketimi, kalitesiz unlu gıdalar tüketimi ve viral enfeksiyonlardır.
ÇÖLYAK İSMİ NEREDEN GELİYOR ?
Eski yıllarda yaşamış olan Yunanlı fizikçi Aretaeus yazılarında bir hastalığın belirtilerinden bahsetmiştir. Hastalarını tanımlarken onları "bağırsaklarından hasta" anlamına gelen "koilliakos" olarak adlandırmıştır. Francis Adams bu yazıları 1856'da Sydenham Derneği için Yunanca'dan İngilizce'ye çevirirken karın anlamına gelen "celiac" adını vermiştir. "Celiac" kelimesi daha sonra Türkçe'ye "çölyak" olarak çevrilmiştir.
Eski yıllarda yaşamış olan Yunanlı fizikçi Aretaeus yazılarında bir hastalığın belirtilerinden bahsetmiştir. Hastalarını tanımlarken onları "bağırsaklarından hasta" anlamına gelen "koilliakos" olarak adlandırmıştır. Francis Adams bu yazıları 1856'da Sydenham Derneği için Yunanca'dan İngilizce'ye çevirirken karın anlamına gelen "celiac" adını vermiştir. "Celiac" kelimesi daha sonra Türkçe'ye "çölyak" olarak çevrilmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder
GMail ya da blog hesabi olmayanlar arkadaşlar, yorum yazmak isterseniz: Anonim bölümünü işaretledikten sonra yorumunuzu yazabilirsiniz .Adınızı yazmayı unutmayın. Teşekkürler..